DAVA BİRLEŞTİRME VE İSTİNAF YOLU

DAVA BİRLEŞTİRME  VE  İSTİNAF YOLU

Aynı yargı çevresinde veya farklı yargı çevresindeki mahkemelerde açılan davalar arasında bazı bağlantıların bulunması mümkündür. Usul ekonomisi ilkesi gereğince bu tür dosyaların birlikte yürütülmesi sağlanarak aralarında bağlantı bulunan davaların birleştirilerek görülmelerine karar verilebilir.

Davaların birleştirilmesi durumu 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun davaların birleştirilmesi başlıklı 166. Maddesinde düzenlenmiştir. İlgili maddeye göre,

“MADDE 166- (1) Aynı yargı çevresinde yer alan aynı düzey ve sıfattaki hukuk mahkemelerinde açılmış davalar, aralarında bağlantı bulunması durumunda, davanın her aşamasında, talep üzerine veya kendiliğinden ilk davanın açıldığı mahkemede birleştirilebilir. Birleştirme kararı, ikinci davanın açıldığı mahkemece verilir ve bu karar, diğer mahkemeyi bağlar.

(2) Davalar, ayrı yargı çevrelerinde yer alan aynı düzey ve sıfattaki hukuk mahkemelerinde açılmış ise bağlantı sebebiyle birleştirme ikinci davanın açıldığı mahkemeden talep edilebilir. Birinci davanın açıldığı mahkeme, talebin kabulü ile davaların birleştirilmesine ilişkin kararın kesinleşmesinden itibaren, bununla bağlıdır.

(3) Birleştirme kararı, derhâl ilk davanın açıldığı mahkemeye bildirilir. 

(4) Davaların aynı veya birbirine benzer sebeplerden doğması ya da biri hakkında verilecek hükmün diğerini etkileyecek nitelikte bulunması durumunda, bağlantı var sayılır.

(5) İstinaf incelemesi ayrı dairelerde yapılması gereken davaların da bu madde hükmüne göre birleştirilmesine karar verilebilir. Bu hâlde istinaf incelemesi, birleştirilen davalarda uyuşmazlığı doğuran asıl hukuki ilişkiye ait kararı inceleyen bölge adliye mahkemesi dairesinde yapılır.”

Yukarıda verilmiş olan davaların birleştirilmesi başlıklı bu maddeye göre, ayrı ayrı açılmış davalar arasında ilgili maddedeki bağlantıların bulunması halinde davaların birleştirilmesi istenebilir ve davaların birleştirilmesine karar verilebilir.

İlgili maddeye göre, bağlantının var sayılacağı hususunda davaların aynı veya birbirine benzer sebeplerden doğması veya biri hakkında verilecek hükmün bir diğer davayı etkileyecek nitelikte olması durumu sayılmıştır.

Yargıtay 2. Hukuk Dairesinin ilgili görüşüne göre,

“Davalar arasında bağlantı bulunması durumunda, davaların birleştirilmesine karar verilir. (HMK m.166/1). Davaların aynı veya birbirine benzer sebeplerden doğması, ya da biri hakkında verilecek hükmün diğerini etkileyecek nitelikte bulunması durumunda bağlantı var sayılır (HMK m, 166/4). Boşanma davalarında tarafların kusurlarının belirlenmesi, boşanmanın eki niteliğinde bulunan maddi-manevi tazminat (TMK m. 174/1-2), yoksulluk nafakası (TMK m. 175) gibi taleplerin sağlıklı değerlendirilerek doğru karar verilebilmesi, bu davaların birlikte görülmesi ve delillerin birlikle değerlendirilmesiyle mümkündür.

Davacı erkeğin … Asliye Hukuk (Aile) Mahkemesinde açmış olduğu eldeki boşanma davasından sonra davalı kadın tarafından … 5. Aile mahkemesinde boşanma davası açılmış olup kadın birleştirme talebinde bulunmuştur. Taraflarca açılan boşanma davaları arasında bağlantı bulunduğuna göre kadın tarafından açılan ve erkek tarafından açılmış olan davaların birleştirilerek, her iki davanın esası hakkında hüküm kurulması gerektiğinden hükmün bozulmasına karar verilmesi gerekmiştir.” (2018/1321 E. 2018/8588 K.)

Böylelikle aynı yargı çevresinde yer alan aynı düzey ve sıfattaki hukuk mahkemelerinde açılmış davalar, yukarıda da bahsettiğimiz üzere aralarında bağlantı bulunması halinde, davanın her aşamasında, talep üzerine veya kendiliğinden ilk davanın açıldığı mahkemede birleştirilebilir.

Bahsedildiği üzere davaların birleştirilebilmesi için aralarında bağlantının mevcut olması gerekir. Bahsedilen bu bağlantı şartlarını şu şekilde değerlendirebiliriz,

  • Davalar aynı veya birbirlerine benzer sebeplerden doğmuş olmalıdır

                                            veya

  • Biri hakkında verilecek hükmün diğerini etkileyecek nitelikte bulunmalıdır.

Aynı zamanda aralarında bağlantı bulunan davaların birleştirilmesinde hukuki yarar da bulunmaktadır. Bağlantılı davaların birlikte görülmelerinin üzerine yargılamanın boş yere uzaması engellenecektir. Bunun yanında davalara yapılan gider en aza indirgenecektir.

Bu kapsamda şunu söyleyebilir, bağlantılı davaların birleştirilmesi müessesi birbirlerinden ayrı açılmış davaların daha az gider ve daha makul zaman esas alınarak birlikte yürütülmelerini sağlamak amacıyla kabul edilen bir usul müessesidir.

Bağlantılı davaların birleştirilmesi müessesinin bir diğer getiriliş amacı ise bağlantı ilişkisi nedeniyle ayrılmaz bir bütünlük niteliği taşıyan davalar hakkında, birbiriyle çelişen yargı kararlarının verilmesine engel olmaktır.

Anayasa Mahkemesi’nin bir kararına göre,

“6100 sayılı yasanın 166.maddesinin 1.bendinde aynı yargı çevresinde olan aynı düzey ve sıfattaki hukuk mahkemeleri yönünden birleştirme kararının ikinci davanın açıldığı mahkemece verileceği ve bu kararın diğer mahkemeyi bağlayacağı, 2.bendinde ise ayrı yargı çevrelerinde yer alan aynı düzey ve sıfattaki hukuk mahkemelerinde açılmış ise ikinci davanın açıldığı mahkemenin ancak birinci davanın kabulü halinde birleştirme kararı verilebileceği öngörülmüştür. 

Yasa koyucunun HMK. 166.maddesindeki 1.bentte ikinci mahkemenin vereceği birleştirme kararının birinci mahkemeyi bağlaması yönündeki düzenlemenin amacı kuşkusuz davanın taraflarının davasının adil yargılanma hakkının gerçekleşmesi için yargılama sürecinin uzamaması bakımından uzamamasıdır. 

Somut olaya geldiğimizde, ikinci mahkemenin HMK’da öngörülen 27.maddede yazılı hukuki dinlenilme hakkını tarafların kullanabilmeleri açısından hiç tebligat yapmadan yine yazılı usule tabi olan mahkemede 137.maddesinde düzenlenen ön inceleme sürecine hiç uyulmadan ve davanın tarafları aynı olsa dahi davanın konusunun tamamen farklı olduğu ikinci davadaki davanın konusunun birinci davadaki davalı yanın vermiş olduğu dilekçe içeriğindeki hakaret olduğu iddia edilen haksız fiil olduğu ve ikinci davanın ön inceleme sürecinde olması birinci davanın ise karar aşamasında bulunması gözetildiğinde davanın tarafları açısından birleştirme kararının birinci davanın görüldüğü mahkemenin kabulüne bağlı tutulmamış olması nedeni ile birleştirildiğinde birinci mahkemeyi bağlayıcı nitelikte olan HMK.166.maddesindeki düzenlemenin ön inceleme süreci açısından adil yargılanma hakkını ortadan kaldırıcı nitelikte olduğu mahkemelerin sadece davanın tarafları açısından değil mahkeme hakimlerinin sübjektif (terfi, iş cetvelinin tutturulması, davanın taraflarının sorunlu kişiler olduğunun bilinmesi gibi nedenlerle tabi hakim ilkesine de aykırı biçimde vb) nedenlerle haksız birleştirme kararlarına neden olacağı anlaşılmaktadır.” (2016/9 E. 2016/125 K.)

6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nda ilgili bağlantı nedeniyle verilen birleştirme kararı sonucu birleştirme, aynı veya farklı mahkemelerde görülen davalar hakkında uygulanmakta ve davalar tek dosyada birleştirilmektedir.

Davaların birleştirilmesi şartları bazen davaların derdestliği ile karıştırılmaktadır. Bu iki durumlarda benzerlik olmasına rağmen sonuçları çok farklıdır ve bu iki durumun iyi ayırt edilmesi gerekmektedir.

6100 sayılı Hukuk Muhakeme Kanunun dava şartları başlıklı 114. Maddesi uyarınca, sayılan şartlar arasında “Aynı davanın, daha önceden açılmış ve hâlen görülmekte olmaması” şeklinde davanın derdest olmaması ile ilgili bir dava şartı sayılmıştır.

Yargıtay 8. Hukuk Dairesi’nin bir kararına göre,

Davanın esası hakkında inceleme yapılabilmesi için varlığı gerekli hallere, olumlu dava şartları (mesela, görev, hukuki yarar gibi); yokluğu gerekli hallere ise olumsuz dava şartları denilmektedir (mesela, kesin hüküm gibi). Olumsuz dava şartlarından birisi mevcutsa veya olumlu dava şartlarından biri mevcut değilse, davanın esası incelenemez. Bunun amacı, bir davanın esası hakkında incelemeye geçilebilmesi için gerekli bütün şartları ve bunların incelenmesi usulünü tespit etmek, böylece davaların daha çabuk, basit ve ekonomik bir şekilde sonuçlanmasına yardımcı olmaktır.

Dava şartlarından biri olmadan açılan dava da açılmış (var) sayılır, yani derdesttir. Dava şartının eksik olması halinde nasıl bir usul işlemi yapılacağı, 6100 sayılı HMK’nin 115. maddesinde belirlenmiştir. Anılan maddenin ikinci fıkrasında “Mahkeme, dava şartı noksanlığını tespit ederse davanın usulden reddine karar verir. 6100 Sayılı HMK’nin 114.maddesinde hukuki yarar dava şartı olarak kabul edilmiştir. Mahkemenin, her dava açıldığında davacının dava açmakta hukuki yarar bulunup bulunmadığını kendiliğinden incelemesi gerekir.” (2019/3280 E. 2021/5603 K.)

Derdestlik halinin gerçekleşmesi için şu üç şartın birlikte bulunması gerekir:

(1) Aynı davanın iki kere açılmış olması,

(2) Birinci davanın görülmekte (derdest) olması ve

(3) Birinci dava ile ikinci davanın aynı dava olması.

Davaların birleştirilmesi konusunda ise olayların benzer nitelikte olması gerekir tamamen aynı olan iki dava birleştirme adı altında birleştirilemez, derdestlik olduğu sebebiyle davanın reddi gerekir.

Davaların birleştirilmesi ve derdestlik konusu uygulama alanında birçok kişi tarafından karıştırılmaktadır. Bu konu ile ilgili yargıtay kararları mevcuttur.

Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun bir kararına göre,

Bu açıklamalar ışığında somut olay incelendiğinde; eldeki davada kararı veren mahkeme Ankara 5. Sulh Hukuk Mahkemesi olup, aynı eser sözleşmesinden kaynaklanan ve aralarında irtibat bulunduğu konusunda yerel Mahkeme ile Özel Daire arasında uyuşmazlık bulunmayan birleştirmeye konu diğer dava Ankara 4. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 2008/646 Esas sayılı dosyasında derdesttir.

Bu itibarla, Ankara 5. Sulh Hukuk Mahkemesi ile Ankara 4. Asliye Ticaret Mahkemesi aynı yargı çevresinde bulunmalarına rağmen “aynı düzey ve sıfattaki” hukuk mahkemeleri olmadıklarından birisindeki davanın diğerindeki dava ile birleştirilmesine yasal olarak imkân bulunmamaktadır. Hukuk Genel kurulundaki görüşmeler sırasında azınlıkta kalan bazı üyelerce, eldeki davanın 1086 Sayılı döneminde açıldığı, bu sebeple HUMK’nın 45. maddesinin uygulanmasının gerektiği, anılan yasa hükmü uyarınca birleştirme kararı verilebilmesi için mahkemelerin aynı düzey ve sıfatta olmalarının gerekmediği belirtilmiş ise de çoğunluk tarafından bu görüş kabul edilmeyerek, 6100 Sayılı HMK’nın 448. maddesindeki derhal uygulanırlık kuralı uyarınca somut olayda 6100 Sayılı HMK’nın 166. maddesinin uygulanmasının gerektiği, bu sebeple de aynı düzey ve sıfatta olmayan hukuk mahkemelerindeki davaların birleştirilemeyeceğine karar verilmiştir.” (2014/15-1024 E. 2016/630 K.)

Davaların birleştirilmesi konusundaki bir diğer hususta bu birleştirme kararına karşı gidilecek istinaf kanun yolu hususudur.

Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun kanun yolları başlıklı 168. Maddesinde bu husus düzenlenmiştir. İlgili maddeye göre,

“Aynı yargı çevresinde yer alan aynı düzey ve sıfattaki hukuk mahkemelerinde görülmekte olan davalar yönünden verilen birleştirme ve ayırma hususundaki ilk derece mahkemesi kararlarına karşı istinaf yoluna; bölge adliye mahkemesi kararları hakkında ise temyiz yoluna, ancak hükümle birlikte gidilebilir. Şu kadar ki, bu husus tek başına, bölge adliye mahkemesinde hükmün kaldırılarak esastan incelenme; Yargıtayda ise bozma sebebi teşkil etmez.”

İlgili madde ile aynı yargı çevresinde yer alan aynı düzey ve sıfattaki hukuk mahkemelerinde görülmekte olan davalar yönünden verilen birleştirme ve ayırma kararlarına karşı istinaf yoluna; bölge adliye mahkemesi kararları hakkında ise temyiz yoluna ancak esas hükümle birlikte gidilebileceği vurgulanmıştır.

Birleştirme kararları bakımından tek başına istinaf yoluna başvurulması bölge adliye mahkemelerinde hükmün kaldırılarak esastan incelenmesi sonucunu doğurmaz. Aynı şekilde, bu husus, Yargıtayda temyiz incelemesi bakımından bozma sebebi oluşturmaz.

Yargıtay 1. Hukuk Dairesi’nin bir kararına göre,

Davalı vekili, Asliye Hukuk Mahkemesi’nin 2011/387 Esas sayılı dosyasında tarafından aleyhine aynı taşınmazlarla ilgili tapu iptal ve tescil davası açıldığını, davanın halen derdest olduğunu beyan etmiş ve davalı vekili de davacı tarafın iddialarının doğru olmadığını beyan etmekle birlikte davalı idarenin bağış senedinde belirlenen esaslar dahilinde yükümlülüklerini yerine getirdiğini, davanın hak düşürücü süre içerisinde açılmadığını beyan ederek davanın reddini savunmuştur.

Mahkemece, aralarında hukuki ve fiili irtibat bulunduğu gerekçesiyle eldeki davanın, Hukuk Mahkemesi’nin 2014/286 Esas sayılı davası ile birleştirilmesine karar verilmiştir

Birleştirme kararının taraf vekillerince temyiz edilmesi üzerine, mahkemece temyizi kabil olmadığı gerekçesiyle, temyiz talebinin reddine ilişkin olarak verilen karar taraflarca temyiz edilmiştir.

Gerçekten de birleştirme kararının müstakilen temyize tabi olmadığı, asıl kararla birlikte temyiz edilebileceği HMK’nın 168. maddesinde vurgulanmıştır.” (2015/14319 E. 2017/1422 K.)