HAKSIZ İHTİYATİ HACİZ NEDENİYLE TAZMİNAT DAVASI
HAKSIZ İHTİYATİ HACİZ NEDENİYLE TAZMİNAT DAVASI
GİRİŞ
Alacaklının alacağına kavuşabilmesinin en temel araçları dava ve icra takibidir. Ancak gerek dava gerekse icra takibinin uzun sürmesi ,alacaklının süreç sonunda haklı çıkmasına rağmen alacağını elde edememesine ve hak kaybına uğramasına neden olabilmektedir .İhtiyati haciz talebinde de ihtiyati tedbirde olduğu gibi, hukuki korumayı etkin kılabilmek amacıyla yaklaşık ispat şartının aranması haksız ve kötüniyetli ihtiyati haciz talebine neden olabilmektedir. Bunun sonucunda dava süresince ihtiyati haciz kararı ile malları üzerindeki tasarruf yetkisi büyük ölçüde kısıtlanan borçlu ,bu nedenle zarara uğrayabilmektedir. Makalede ihtiyati tedbir kararının alınması süreci ve kararın icrası ,haksız ihtiyati tedbir nedeniyle tazminat davası açılabilmesinin şartları üzerinde durulmuştur.
I.İHTİYATİ HACİZ KAVRAMI
İİK’ da ihtiyati haczin bir tanımı yapılmamış , İİK madde 257 hükmünde ihtiyati haczin şartları sayılmakla yetinilmiştir . İhtiyati haciz; para alacaklarına ilişkin mevcut veya müstakbel bir takibin sonucunun, borçlunun malvarlığı değerleri üzerinde kesin haciz konulmasının şartları oluşuncaya kadar güvence altına alınmasını sağlayan, alacaklının tatminini sağlayacak malvarlığı değerlerinin korunması işlevi görerek alacaklının haklı çıkması hâlinde icra takibinin sonuç vermesini teminat altına alan, geçici hukuki koruma yoludur. İhtiyati haciz ile, borçlunun mallarına dava sonuçlanıncaya veya takip kesinleşinceye kadar el konulması suretiyle alacaklının alacağının zamanında ödenmesi teminat altına alınmaktadır. Doktrinde ihtiyati haciz için benzer tanımlar yapılmakta; ihtiyati haciz ,alacaklının para veya teminat alacağının zamanında ödenmesini garanti altına almak amacıyla alacaklının talebi üzerine borçlunun bazı mal ve alacaklarına mahkeme kararı ile salahiyetli makam tarafından el konulması olarak tanımlanmaktadır(KURU;Baki ,BERKİN,Necmettin ) . Yargıtay 12.Hukuk Dairesi ,2013/9904 Esas,2013/18267 sayılı kararında ihtiyati haczi ; “İhtiyati haciz ise; İİK’nun 257. ve bunu izleyen maddelerinde düzenlenmiş “rehinle temin edilmemiş ve vadesi gelmemiş alacaklar ile muayyen ikametgahı bulunmayan, mal kaçıran borçlular için vadesi gelmemiş alacakları temin bakımından” borçlunun mallarının ve haklarının üzerine konulan tedbir niteliğinde bir işlemdir.”şeklinde tanımlamıştır.
6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu öncesi dönemde , ihtiyati haczin hukuki niteliği konusunda Yargıtay kararlarında içtihat birliği bulunmamasının yanında bu konu doktrinde de tartışmalıydı. İhtiyati haciz için ;”geçici bir haciz”, “koruma tedbiri”,” ihtiyati tedbirin özel bir türü” ,” geçici hukuki himaye” ,”geçici bir emniyet türü” gibi nitelendirmeler yapılmaktadır. İhtiyati haciz, 1 Ekim 2011’de yürürlüğe giren 100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanununun 406/2 maddesin hükmü ile geçici hukuki koruma olarak düzenlenmiştir. Yargıtay tarafından ihtiyati haciz; “alacaklıya henüz kesin haciz isteme yetkisinin gelmediği bir dönemde para alacağının zamanında ödenmesi güvencesini sağlayan geçici hukuki koruma yolu” olarak tanımlanmaktadır.
Değinilmesi gereken önemli hususlardan biri ,ihtiyati haczin icra takip işlemi niteliği taşıyıp taşımadığı hususudur. Bir işlemin icra takip işlemi niteliği taşıması için 3 unsuru barındırması gerekir : İcra organları tarafında yapılmalıdır ,borçlunun hukuki durumuna zarar vermeye müsait olmalıdır ve cebri icranın alacaklı yararına ilerlemesi sağlanmalıdır. Doktrinde ihtiyati haczi bir bütün olarak değerlendirmek gerektiğini ve bu kapsamda ihtiyati haciz kararının icra takip işlemi niteliğini haizken ihtiyati haciz talebinin bir icra takip işlemi olmadığını bu nedenle de ihtiyati haczin icra takip işlemi sayılamayacağını savunan bir görüş olduğu gibi ihtiyati haczin icra takip işlemi olduğunu savunan görüş de mevcuttur. Doktrinde egemen görüş ihtiyati haciz kararının bir icra takip işlemi niteliği taşıdığı yönünde olmasına karşın Yargıtay,;takip kesinleşmediği müddetçe ihtiyati haciz, icrai hacze dönüşmeyeceğini ve dolayısıyla bu durumda ihtiyati haczin icra takip işlemi sonucunu doğurmayacağını vurgulamaktadır .Yargıtay 12. Hukuk Dairesi 2022/1389 Esas , 2022/7989 sayılı kararında ; “İİK’nun 264. maddesindeki “ihtiyati haczi yaptıran alacaklının 7 gün içerisinde takip talebinde bulunması veya dava açması zorunluluğunu içeren” hükümden de anlaşılacağı üzere, ihtiyati haciz ile icra takibi ayrı hukuki düzenlemeler olup ayrı ayrı hukuki sonuçlar doğurur. Bu nedenle, ihtiyati haciz icra takip işlemi olmayıp, yapılacak icra takibinden veya açılacak davadan önce ya da sonra uygulanan ve HMK’nun 389. ve bunu izleyen maddelerinde düzenlenen ihtiyati tedbir benzeri bir işlemdir. Bu nedenle ihtiyati hacze binaen yapılan işlemlerin icra takip işlemi ile aynı sonuçları doğurmadığının kabulü gerekir.” ifadeleri ile ihtiyati haczin icra takip işlemi niteliği taşımadığına hükme bağlamıştır. Bunun sonucu olarak da ihtiyati haciz kararı ile zamanaşımı kesilmeyecektir.
II.İHTİYATİ HACİZ TALEBİNİN ŞARTLARI
Kural olarak ihtiyati haciz kararı ancak vadesi gelmiş alacaklar için verilebilir. Borcun vadesi gelmesi ile kastedilen borcun muaccel olması olup,borçlunun temerrüde düşüş olması şartı aranmaz. Vadesi gelmiş alacaklar için ihtiyati haciz kararı verilebilmesinin şartları ;
1-Alacağın bir para alacağı olması gerekir.
2-İhtiyati haciz talebinde bulunan işinin alacaklı sıfatını taşıması gerekir.
3-Alacak rehinle temin edilmemiş olmalıdır. Çünkü rehinle güvence altına alınan alacak için ayrıca ihtiyati haciz müessesine gerek yoktur. Rehinli malı değerinin alacağı karşılamayacağı düşünülüyorsa rehinle karşılanamayan kısım için ihtiyati haciz istenebilir. Rehinli mal alacaklının alacağını tam olarak karşılamıyorsa alacaklıya rehin açığı adlı bir belge verilir ve alaağın rehinle temin edilmediği kısımla ilgili olarak da ihtiyati haciz kararı verilebilir. Para alacağı rehinden başkaca bir teminat ile korunmuşsa ihtiyati haciz talebinde bulunabilir.Örneğin kefil gösterilmiş olan alacaklar hakkında ise ihtiyati haciz istenebilir çünkü kefil bir şahsi teminattır.
İhtiyati haczin vadesi gelmiş alacaklar için istenebileceği genel kural olmakla birlikte İİK madde 257/2 ile sayılan şartlardan birinin gerçekleşmesi hâlinde vadesi gelmemiş alacaklar için ihtiyati haciz istenebilir. Vadesi gelmemiş alacaklar hakkında alacaklının ihtiyati haciz talebinde bulunabileceği hâller:
1-Borçlunun belli bir yerleşim yeri yoksa veya borçlu yerleşim yerini sık sık değiştiriyorsa.
2- Borçlu taahhütlerinden kurtulmak maksadiyle mallarını gizlemeğe, kaçırmağa veya kendisi kaçmağa hazırlanır yahut kaçar ya da bu maksatla alacaklının haklarını ihlâl eden hileli
işlemlerde bulunursa. Örneğin borçlu malını bedelinin çok altında bir değerde satması,borçlunun malını haklı bir sebep olmaksızın rehnetmesi,borçlunun depolarını boşaltmak suretiyle mal kaçırması gibi hâllerde vadesi gelmemiş borçlar için de ihtiyati haciz kararı verilebilir.Bu sebeple borçlunun mallarına ihtiyati haciz konulduğu takdirde borç yalnız borçlu hakkında muaccel hale gelir.
Vadesi gelmemiş alacaklar için ihtiyati haciz istenebilecek hâller sınırlı sayıda olup bunlar dışında başka sebeplerden dolayı ihtiyati haciz istenemez.
III.İHTİYATİ HACİZ KARARI
Alacaklı ,borcun vaktinde ödenmesini sağlamak amacıyla önce borçlunun malları hakkında ihtiyati haciz koydurup sonra dava açabileceği ya da icra takibi başlatabileceği gibi ;dava açıldıktan veya icra takibine başlandıktan sonra da ihtiyati haciz talebinde bulunabilir. Dava açılmadan veya takip başlatılmadan evvel ihtiyati haciz talebinde bulunulacak ise yetkili mahkeme genel hükümlere göre tespit edilir .Dava açıldıktan sonra ihtiyati haciz kararı davaya bakan mahkemeden istenebilir. İlamsız icra takiplerinde yetkili olan icra dairesinin bulunduğu yer mahkemesi ihtiyati haciz talebi için de yetkilidir. İhtiyati haciz kararı için yetkili mahkeme HMK hükümlerince belirlenir ancak bunun yanında alacağın dayanağı olan sözleşmenin yapıldığı yer mahkemesi de ihtiyati haciz kararı vermeye yetkilidir. Ancak alacaklı bir alacak davası açtıktan sonra bir ihtiyati haciz kararı almak istiyorsa davanın görüldüğü mahkemeden ihtiyati haciz kararı istemek durumundadır.
İhtiyati haciz talebinde alacaklı, alacağı ve icabında haciz sebepleri hakkında mahkemeye kanaat getirecek deliller göstermeğe mecburdur.İhtiyati haciz kararı verilebilmesi için tam ispat aranmaz, alacağın ve ihtiyati haciz sebeplerinin varlığı konusunda hâkimde oluşması yeterlidir. Yargıtay 9. Hukuk Dairesi 2015/10599 E. , 2015/14997 sayılı kararında ; “Alacaklının alacağının bulunduğuna dair mahkemeye kanaat verecek kadar delil göstermesi yeterli olup, alacağın tam olarak ispatı gerekmediğinden, yaklaşık ispat yeterlidir. Mahkemece vadesi gelmemiş alacaklar için ihtiyati haciz isteme koşulları değerlendirilerek sonuca gidilmesi hatalıdır. “ ifadelerine yer vermiştir. Ancak HMK 200 hükmü gereği belirlenen ispat sınırını aşan ve senetle ispat zorunluluğu bulunan alacaklar hakkında ihtiyati haciz kararı verebilmesi için, alacaklının en azından yazılı delil başlangıcı sunması gereklidir.
İhtiyati haciz talebinde bulunan alacaklı hacizde haksız çıktığı taktirde borçlunun ve üçüncü şahsın bu yüzden uğrayacakları bütün zararlardan mesul olacağından istisnai durumlar dışında teminat göstermeğe mecburdur .İİK Madde 259 hükmü gereğince ilama bağlı alacaklarda teminat aranmaz. İlam niteliğinde belgeye dayanan alacaklarda ise teminata lüzum olup olmadığı mahkeme tarafından tayin edilir.
İhtiyati haciz kararı verilebilesi için gerekli bazı şartların aranmadığı istisnai durumlar mevcuttur. Bunlarda ilki tasarrufun iptali davalarıdır.
İİK. mad. 281/II uyarınca; tasarrufun iptali davalarında mahkeme iptale tabi tasarrufların konusu olan mallar hakkında, alacaklının talebi üzerine alacağın muaccel olup olmadığına, rehinle temin edilmiş olup olmadığına bakılmaksızın ihtiyati haciz kararı verebilir.
İhtiyati haciz kararı verilebilmesi için teminat aranmayacak hâllerden biri de İİK. mad. 301/II uyarınca; konkordatonun tasdiki talebinin reddi halidir.
İhtiyati haciz yargılamasında mahkeme, iki tarafı dinleyip dinlememekte serbesttir. Mahkeme, inceleme sonucunda ihtiyati haczin kabulüne yada reddine karar verir.İhtiyati haczin reddi kararı gerekçeli olarak verilir ve bu karara karşı istinaf yoluna başvurulabilir. İhtiyati haciz kararı aleyhinde yüzüne karşı verilen taraf da bu karara karşı istinaf yoluna başvurabilir. Bölge adliye mahkemesinin istinaf başvurusu üzerine verdiği karar kesindir ve bu karara karşı temyiz kanun yoluna başvurulamaz. İhtiyati haciz kararı borçlu dinlenmeden verilmişse borçlu bu karara karşı öncelikle kararı veren mahkemede itiraz yoluna başvurulabilir. Borçlu ,haciz esnasında kendisi de orada bulunuyorsa haczin yapıldığı, aksi hâlde haciz tutanağının kendisine tebliğ edildiği tarihten itibaren 7 gün içerisinde ihtiyati haciz kararına itiraz edebilir. İhtiyati haciz kararı ile zarar gören 3.kişi de ihtiyati haczi öğrendiği tarihten itibaren 7 gün içerisinde ihtiyati haczin dayanağı olan sebeplere veya teminata itiraz edebilir.Burada dikkat edilmesi gereken husus borçlu,borcun dayanağı sebeplere ,teminata veya mahkemenin yetkisine itiraz edebilirken ,ihtiyati haciz kararından zarar görenin mahkemenin yetkisine itiraz etme olanağının bulunmamasıdır. Mahkeme, itiraz üzerine iki tarafı davet edip gelenleri dinledikten sonra,iki taraf da çağrıya rağmen gelmezse evrak üzerinden duruşma yapmak suretiyle itiraz hakkında kararını verir . İtiraz üzerine verilen karara karşı ise istinaf yoluna başvurulabilir . İtirazın kabulü hâlinde ihtiyati haciz talebinde bulunan ,itirazın reddi hâlinde ise borçlu istinaf yoluna başvurabilir.İstinaf başvurusu üzerine Bölge Adliye Mahkemesinin vereceği karar kesindir. Burada borçlunun dinlenilmesi ile kastedilen ,borçlunun beyanının mahkeme huzurunda alınmasıdır, borçlunun cevap dilekçesi vermiş olması borçlunun dinlenilmesi olarak nitelendirilemeyecektir . Bu durum durum adil yargılanma hakkı kapsamında hukuki dinlenilme hakkının gereğidir. İstinaf oluna başvuru, ihtiyati haciz kararının icrasını durdurmaz.
IV.İHTİYATİ HACZİ TAMAMLAYAN MERASİM VE İHTİYATİ HACİZ KARARININ İCRASI
Alacaklının ihtiyati haczin konulmasından itibaren yedi gün içinde, ihtiyati haczi kesin hacze dönüştürmesi ,borçlu iflasa tabi ise borçlunun iflasını istemesi gerekir. Borçluya dava açılmadan veya icra takibine başlanmadan evvel ihtiyati haciz yaptırmış olan alacaklı; haczin tatbikinden, haciz yokluğunda yapılmışsa haciz tutanağının tebliğinden itibaren yedi gün içinde takip talebinde bulunmaya veya dava açmaya mecburdur.Takip icra ya da iflas takibi olabilir.
Takip talebinden sonra ihtiyati haciz konuşmuş ise ;genel haciz yolu ile takipte borçlu ödeme emrine itiraz ederse itirazın alacaklıya tebliğinden itibaren alacaklı, yedi gün içinde icra mahkemesinden itirazın kaldırılmasını istemeli ya da itirazın iptali davası açmalıdır. İcra mahkemesi itirazın kaldırılması talebini reddetmesi ihtimalinde alacaklı , bu kararın kendisine tefhim veya tebliğ tarihinden itibaren yedi gün içinde borçluya karşı genel mahkemede alacak davası açmak zorundadır. Alacaklının süresi içinde alacak davasını açmaması hâlinde ihtiyati haciz hükümsüz kalır.
Kambiyo senetlerine mahsus haciz yolu ile takipte ve iflas takibinde itiraz söz konusu olmadığından takipten sonra ihtiyati haciz kararı verilmesi hâlinde alacaklının yeni bir takip yapmasına gerek olmadan borçlunun mallarına ihtiyati haciz koydurması mümkündür.
Alacaklı, ihtiyati haciz kararının verildiği tarihten itibaren 10 gün içinde ,kararı veren mahkemenin yargı çevresinin bulunduğu yerdeki icra dairesinden ihtiyati haciz kararının yerine getirilmesi istemelidir .10 gün içerisinde icrası istenmeyen ihtiyati haciz kararları kendiliğinden kalkar.
V.HAKSIZ İHTİYATİ HACİZ NEDENİYLE TAZMİNAT DAVASI
Kanun koyucunun ihtiyati haciz talebinde istisnai hâller dışında teminat gösterilmesini zorunlu kılmasının temel nedeni ihtiyati haciz koyduran alacaklının, sonuçta haksız çıkması halinde borçlunun ve üçüncü kişilerin bu sebeple uğrayacağı zararlardan sorumlu tutulmasıdır. HMK madde 399 hükmü gereğince ,ihtiyati haciz talebinde bulunduğu anda talepte bulunanın haksız olduğu anlaşılır yahut ihtiyati haciz kararı kendiliğinden kalkar ya da itiraz üzerine kaldırılır ise lehine ihtiyati haciz kararı verilen taraf zararı tazminle yükümlüdür. İhtiyati haciz,borçlunun malvarlığı üzerindeki tasarruf etkisini büyük ölçüde sınırlandıran bir koruma tedbiri olup ,talep edenin haksız çıkması hâlinde hakkında ihtiyati tedbir uygulanan kişinin zararlarını karşılaması hakkaniyet gereğidir. Haksız ihtiyati tedbir sebebiyle tazmini gereken zarar ise gerçek zarardır. Gerçek zarar, zarar verici eylem olmasaydı zarar görenin mal varlığı ne durumda olacak idi ise o durumun yeniden tesisi için gerekli olan miktar kadardır. Zarar verici eylem gerçekleşmemiş olsaydı da oluşabilecek zararlar gerçek zarar kapsamında değerlendirilemez. Bu sebeple tazminleri istenemez.(Yargıtay 4. Hukuk Dairesi 2016/13435 E. , 2018/8055 K.)
Haksız ihtiyati tedbir nedeniyle açılan tazminat davasının davacısı, aleyhine ihtiyati tedbir kararı alınan taraf ya da ihtiyati tedbir nedeniyle zarar gören üçüncü ,davalı ise haksız yere ihtiyati tedbir talebinde bulunan ve ihtiyati tedbir kararı alınmasına neden olan kimsedir.
Haksız ihtiyati tedbirden kaynaklanan tazminat davası, HMK Madde 399/2 gereğince esas hakkındaki davanın karara bağlandığı mahkemede açılabileceği gibi İİK madde 259 hükmü gereği ihtiyati haczi koyan mahkemede de görülebilir.
Haksız ihtiyati haciz kararı nedeniyle tazminata hükmedilebilmesi için ,haksız fiil sorumluğuna benzer şekilde, haksız ihtiyati haczin icra edilmiş olmasının yanında bir zararın ve zarar ile uygulanan haksız ihtiyati haciz tedbiri arasında illiyet bağının bulunması gerekir. Haksız ihtiyati haciz nedeniyle tazminata hükmedilebilmesi için kusur şartı aranmamaktadır. Yargıtay 4. Hukuk Dairesi 2013/14439 E. , 2014/9607 sayılı kararında bu durumu ; “Dava, haksız ihtiyati tedbir uygulamasından kaynaklanmaktadır. Kural olarak, haksız ihtiyati tedbirden doğan sorumluluk kusura dayanmamaktadır. Eylem ile zararlı sonuç arasında uygun nedensellik bağının bulunması, tazminat sorumluluğu için gerekli ve yeterlidir. “ ifadeleriyle hükme bağlamıştır.
İhtiyati tedbirin haksız kabul edilebilmesi için aşağıdaki hallerden birinin varlığı şarttır ;
– İhtiyati tedbir talebinde bulunanın talepte bulunduğu anda haksız olması üzerine ihtiyati haciz kararı aldıran taraf esas hakkındaki davayı kaybetmiş ve hüküm kesinleşmişse tazminata hükmedilebilir.Burada önemine binaen belirtilmelidir ki davanın kısmen kabul kısmen reddine karar verilmiş olması hâlinde ihtiyati tedbir kararının haksız olduğu sonucu doğmayacağıdır. Davanın kısmen kabul kısmen reddine karar verilmesi hâlinde ihtiyati tedbir haksız olmayacağından tedbir nedeniyle zarar gören lehine tazminata hükmedilemez.
– İhtiyati Haczin uygulanmasının kanuni süre içerisinde talep edilmemesi gibi durumlar nedeniyle haczin kendiliğinden kalkması
– İhtiyati haczin itiraz üzerine kaldırılmış olması
HMK madde 399/3 gereğince ,haksız ihtiyati haciz nedeniyle tazminat davası açma hakkında zamanaşımı süresi ; hükmün kesinleşmesinden veya ihtiyati tedbir kararının kalkmasından itibaren, bir yıldır.
SONUÇ:
İhtiyati haciz ,borçlunun mallarına dava sonuçlanıncaya veya takip kesinleşinceye kadar el konulması suretiyle alacaklının alacağına zamanında kavuşmasını ve alacaklının haklı çıkması hâlinde icra takibinin sonuç vermesini teminat altına alınan geçici hukuk hukuki koruma tedbiridir. İhtiyati haciz kararı ile ,karşı tarafın malvarlığına ve bazen şahıs varlığına müdahale niteliği taşıdığından, aleyhine haksız ihtiyati haciz kararı uygulanan kişinin bu karar nedeniyle tazminat isteme hakkı doğar. Haksız ihtiyati haciz nedeniyle tazminatta ancak gerçek zarar talep edilebilirken, tazminata hükmedilebilmesi için kusur şartı aranmaz. Ancak haksız ihtiyati haciz kararı nedeniyle tazminata hükmedilebilmesi için haksız fiil sorumluğuna benzer şekilde ,haksız ihtiyati haczin icra edilmiş olmasının yanında bir zararın ve zarar ile uygulanan haksız ihtiyati haciz tedbiri arasında illiyet bağının bulunması gerekir. Haksız ihtiyati haciz kararı nedeniyle tazminat davası açılabilmesi için zamanaşımı süresi özel olarak düzenlenmiş olup , hükmün kesinleşmesinden veya ihtiyati tedbir kararının kalkmasından itibaren, bir yıldır.