TÜRK HUKUKUNDA EVLAT EDİNME
TÜRK HUKUKUNDA EVLAT EDİNME
Evlatlık ilişkisi, mahkeme kararı ile kurulan, evlatlık ve evlat edinen arasındaki yapay
soybağı ilişkisini ifade eder. Yapay soybağı, doğumla yani kan bağına değil hukuksal
işleme dayanan bir soybağı çeşididir. Evlatlık ilişkisi, Kanun’da düzenlenmiş şartların
varlığı halinde, ilgili kişiler tarafından yargı mercilerine müracaat sonucunda yetkili ve
görevli mahkemenin ilgili kanun kurallarına uygun olarak yapılacak yargılaması
sonucunda olumlu karara hükmetmesi ile kurulur. Mahkemenin evlat edinme ilişkisi için
olumlu yönde verdiği bu karar, kurucu yenilik doğuran bir karardır. Evlatlık ilişkisinin
kaldırılması da evlatlık ilişkisi kurulurken ortaya çıkan sakatlıklar halinde Kanun’da
düzenlenen şartlar dahilinde mahkemenin, evlatlık ilişkisinin kaldırılması davası için
olumlu sonuca hükmetmesiyle mümkün olacaktır.
743 sayılı Medeni Kanun’a göre, evlat edinme bir aile hukuku sözleşmesidir. Evlatlık
ilişkisi, 743 sayılı Medeni Kanun yürürlükteyken hâkimin izni sonrasında noterde evlat
edinme sözleşmesinin düzenlenmesiyle kurulmaktaydı.4721 sayılı TMK ile, 7463 sayılı
kanuna göre değişiklikler yapılmıştır. 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu’nun 315.
Maddesine göre, “Evlât edinme kararı, evlât edinenin oturma yeri; birlikte evlât
edinmede eşlerden birinin oturma yeri mahkemesince verilir. Mahkeme kararıyla
birlikte evlâtlık ilişkisi kurulmuş olur.” Bu düzenleme sonucu görünen o ki, evlat edinme
bir aile hukuku sözleşmesi olma niteliğinden çıkıp bir medeni hukuk işlemi niteliğine
evrilmiştir. 4721 sayılı TMK’daki bu köklü değişikliğin mülga MK zamanında usulüne
uygun olarak kurulmuş evlat edinme sözleşmelerinin geçerliliğine etkisi, 4722 sayılı
Türk Medeni Kanunu’nun Yürürlüğü ve Uygulama Şekli Hakkında Kanun’da açıkça
düzenlenmiştir. Şöyle ki, 4722 sayılı Kanun’un 14. maddesi, “Türk Medeni Kanunu’nun
yürürlüğe girmesinden önce kurulmuş olan evlat edinme sözleşmeleri, bütün hükümleri
ile birlikte geçerliliğini korur.” hükmünü içermektedir.
Evlat edinme kararının sonucunda, evlatlık ve onun altsoyu ile evlat edinen arasında
da soybağı ilişkisi kurulmuş olacaktır. Bu soybağı ilişkisi sonucu miras hukukunda da
karşımıza çok kez çıkacaktır.
EVLAT EDİNMENİN ŞARTLARI
4721 sayılı Türk Medeni Kanunu, evlatlığın küçük veya ergin-kısıtlı olmasına göre bir
ayrım yapmıştır. Evlat edinmede kural küçüklerin evlat edinilmesidir. Buna rağmen
istisnai olarak ergin ve kısıtlı olanlar da evlat edinilebilirler. Öncelikle ergin ve kısıtlı
olanların evlat edinilmesi ile ilgili 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu’nda tek bir madde
vardır.
4721 sayılı Türk Medeni Kanunu’nu 313. Maddesine göre, “Evlât edinenin
altsoyunun açık muvafakatiyle ergin veya kısıtlı aşağıdaki hallerde evlât edinilebilir.
1. Bedensel veya zihinsel engeli sebebiyle sürekli olarak yardıma muhtaç ve evlât
edinen tarafından en az beş yıldan beri bakılıp gözetilmekte ise,
2. Evlât edinen tarafından, küçükken en az beş yıl süreyle bakılıp gözetilmiş ve
eğitilmiş ise
3. Diğer haklı sebepler mevcut ve evlât edinilen, en az beş yıldan beri evlât edinen ile
aile hâlinde birlikte yaşamakta ise.
Evli bir kimse ancak eşinin rızasıyla evlât edinilebilir.
Bunlar dışında küçüklerin evlât edinilmesine ilişkin hükümler kıyas yoluyla uygulanır.”
Küçüklerin evlat edinilmesine gelirsek, Türk Medeni Kanunu’nun 305. Maddesine
göre, “Bir küçüğün evlât edinilmesi, evlât edinen tarafından bir yıl süreyle bakılmış ve
eğitilmiş olması koşuluna bağlıdır. Evlât edinmenin herhâlde küçüğün yararına
bulunması ve evlât edinenin diğer çocuklarının yararlarının hakkaniyete aykırı bir
biçimde zedelenmemesi de gerekir.”
Küçüğün evlat edinilmesindeki ilk şart, evlat edinen tarafından bir yıl süre ile bakılmış
ve eğitilmiş olmalıdır. Bu şart, İsviçre Medeni Kanun’un 264. maddesinden alınmıştır.
Bu şart yerinde bir husus içermektedir. Bu şartın hem evlatlık hem de evlat edinen
adına olumlu sonuçlar doğuracağı ve uyum sürecine katkı sağlayacağı aşikardır.
İkinci şart, evlat edinmenin küçüğün yararına olmasıdır. Küçüğün yararı, evlat
edinme kurumunun asıl amacıdır. Bu şart konusunda hâkime geniş bir takdir yetkisi
tanınmıştır.
Üçüncü şart ise, evlat edinmenin, evlat edinenin diğer çocuklarının yararlarının
hakkaniyete aykırı bir biçimde zedelenmemesi gerekir. Kanun koyucu bu koşul ile evlat
edinilen küçüğün dışında evlat edinenin diğer çocuklarının yararlarını korumuştur.
Ayırt etme gücüne sahip olan küçük rızası olmadıkça evlât edinilemez. 743 sayılı
Türk Kanunu Medenisi ve 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu’nda yer alan bu hüküm,
kişiye sıkı sıkıya bağlı olan, evlâtlığa alınmaya razı olup olmamak hakkını ayırt etme
gücü bulunan küçüğe vermiştir. Türk Medeni Kanunu’nun 308. Maddesine göre, “Evlât
edinilenin, evlât edinenden en az on sekiz yaş küçük olması şarttır. Ayırt etme gücüne
sahip olan küçük, rızası olmadıkça evlât edinilemez. Vesayet altındaki küçük, ayırt
etme gücüne sahip olup olmadığına bakılmaksızın vesayet dairelerinin izniyle evlât
edinilebilir.”
Aynı zamanda evlat edinme için küçüğün anne ve babasının rızası şarttır. Türk
Medeni Kanunu’nun 309. Maddesine göre, “Evlât edinme, küçüğün ana ve babasının
rızasını gerektirir. Rıza, küçüğün veya ana ve babasının oturdukları yer mahkemesinde
sözlü veya yazılı olarak açıklanarak tutanağa geçirilir. Verilen rıza, evlât edinenlerin
adları belirtilmemiş veya evlât edinenler henüz belirlenmemiş olsa dahi geçerlidir.”
Ancak bu kanun maddesine istisna olarak TMK’nın 311. Maddesi rıza aranmayacak
halleri düzenlemiştir. Buna göre, “Aşağıdaki hâllerde ana ve babadan birinin rızası
aranmaz:
l. Kim olduğu veya uzun süreden beri nerede oturduğu bilinmiyorsa veya ayırt etme
gücünden sürekli olarak yoksun bulunuyorsa,
2. Küçüğe karşı özen yükümlülüğünü yeterince yerine getirmiyorsa.”
Bu soybağını kuran hukuki işlemin tarafı olan evlat edinenin de rızası şarttır. Evlat
edinecek kişinin ayırt etme gücüne sahip olması gereklidir. Ayırt etme gücüne sahip
olmayan kişiler evlat edinemezler.
Ayrıca TMK’nın 306. Maddesine göre, “Eşler, ancak birlikte evlât edinebilirler; evli
olmayanlar birlikte evlât edinemezler. Eşlerin en az beş yıldan beri evli olmaları veya
otuz yaşını doldurmuş bulunmaları gerekir. Eşlerden biri, en az iki yıldan beri evli
olmaları veya kendisinin otuz yaşını doldurmuş bulunması koşuluyla diğerinin
çocuğunu evlât edinebilir.”
Ve TMK’nın 307. Maddesine göre, “Evli olmayan kişi otuz yaşını doldurmuş ise tek
başına evlât edinebilir. Otuz yaşını doldurmuş olan eş, diğer eşin ayırt etme gücünden
sürekli olarak yoksunluğu veya iki yılı aşkın süreden beri nerede olduğunun
bilinmemesi ya da mahkeme kararıyla iki yılı aşkın süreden beri eşinden ayrı
yaşamakta olması yüzünden birlikte evlât edinmesinin mümkün olmadığını ispat
etmesi hâlinde, tek başına evlât edinebilir”
EVLAT EDİNMEDE YAŞ
Bir küçük, en erken doğumundan 6 hafta sonra evlat edinilebilme talebine konu
olabilir. Çünkü Türk Medeni Kanun’a göre, evlatlığın anne baba rızası, küçüğün
doğumunun üzerinden altı hafta geçmeden önce verilemez. Bu süre içinde veya
hamilelik sırasında verilen rızalar geçersizdir.
Türk Medeni Kanunu’nun 308. Maddesinin 1. Fıkrasına göre, “Evlât edinilenin, evlât
edinenden en az on sekiz yaş küçük olması şarttır.”
GÖREVLİ VE YETKİLİ MAHKEME
4721 sayılı Türk Medeni Kanunu mahkeme kararı şartını getirmiştir. Daha önce de
belirttiğimiz gibi, evlât edinme kararı, evlât edinenin oturma yeri; birlikte evlât edinme
de eşlerden birinin oturma yeri mahkemesince verilir. Mahkeme kararıyla birlikte
evlâtlık ilişkisi kurulmuş olur. Düzenlemeye göre, evlat edinme işlemi, evlat edinen ile
evlat edinilen arasında yapılacak bir sözleşme ile değil, mahkeme kararı ile
kurulmaktadır. Yani mahkeme kararı kurucu niteliktedir. 4787 sayılı Aile
Mahkemelerinin Kuruluş ve Yargılama Usullerine Dair Kanunun 4’üncü maddesinin
l’inci fıkrası; 4721 sayılı Türk Medenî Kanunu’nun ikinci kitabından kaynaklanan bütün
davaların aile mahkemelerinde bakılacağını, geçici l’inci maddesi de sonuçlanmamış
davaların yetkili ve görevli aile mahkemesine devredileceğini hükme bağlamıştır. Buna
göre, aile mahkemeleri bulunan yerlerde evlat edinme davalarına Aile Mahkemesinde,
bu mahkemelerinin bulunmaması halinde ise Asliye Hukuk Mahkemesinde bakılır.
EVLAT EDİNMENİN ŞAHSİ SONUÇLARI
Evlat edinme işlemi ile evlatlığın ve evlat edinenin şahsına bir takım hüküm ve
sonuçlar doğurmaktadır.
4721 sayılı Türk Medeni Kanunu’na göre, “Evlâtlık küçük ise evlât edinenin soyadını
alır. Evlât edinen isterse çocuğa yeni bir ad verebilir. Ergin olan evlâtlık, evlât edinilme
sırasında dilerse evlât edinenin soyadını alabilir” Evlat edinilen küçük, evlatlık işlemi
tamamlanır tamamlanmaz evlat edinenin soyadını alır. Bunun aksine anlaşma
yapılamaz.
Evlat edinilen ergin değilse, evlat edinenin velayeti altında kabul edilir. Bu sebeple
de TMK’nın 21. Maddesine bakarsak, “Velâyet altında bulunan çocuğun yerleşim yeri,
ana ve babasının; ana ve babanın ortak yerleşim yeri yoksa, çocuğun kendisine
bırakıldığı ana veya babanın yerleşim yeridir. Diğer hâllerde çocuğun oturma yeri, onun
yerleşim yeri sayılır.” Bu hükme göre, küçüğün ikametgahı, evlat edinenin
ikametgahıdır.
Evlat edinme işleminin tamamlanması sonucunda, evlat edinen ile evlatlık arasında
bir soybağı ilişkisi kurulmuş olur. Bunun sonucunda, evlatlıkla evlat edinen arasında
bir hısımlık ilişkisi doğmaktadır.
Türk Medeni Kanunu’nun 314. Maddesine göre, “Ana ve babaya ait olan haklar ve
yükümlülükler evlât edinene geçer.” Biyolojik anne ile babanın çocuk üzerindeki
velayeti sona ererken velayet, evlat edinene geçer.
Evlat edinme ile birlikte bakım yükümlülüğü de evlat edinene geçer. Evlat edinenin
bakım yükümlülüğü çocuğun ergin olmasına kadar devam eder. Çocuk ergin olduğu
halde eğitimi sürüyorsa, eğitimi sona erinceye kadar çocuğa bakmakla yükümlüdür.
Ayrıca evlatlığın beslenmesi, korunması, giydirilmesi, barınması, tedavisi ve eğitimi için
gerekli olan masraflar da evlat edinenin bakım borcu kapsamındadır
Evlat edinme ilişkisinde evlenme yasağına gelirsek, Türk medeni Kanunu’nun 129.
Maddesinin 3. Fıkrasında göre, “Evlât edinen ile evlâtlığın veya bunlardan biri ile
diğerinin altsoyu ve eşi arasında evlenme yasaktır.”
EVLAT EDİNMENİN MALİ SONUÇLARI
Evlat edinmenin şahsi sonuçlarının yanında mali sonuçları da vardır. Evlat edinmenin
mali sonuçlarının arasında en önemlisi, miras hakkına ilişkin sonuçlarıdır.
Türk Medeni Kanunu’nun 314. Maddesinin 2. Fıkrasına göre, “Evlâtlık, evlât edinenin
mirasçısı olur.”
Ayrıca Türk Medeni Kanunu’nun 500. Maddesine göre de “Evlâtlık ve altsoyu, evlât
edinene kan hısımı gibi mirasçı olurlar. Evlâtlığın kendi ailesindeki mirasçılığı da
devam eder.
Evlât edinen ve hısımları, evlâtlığa mirasçı olmazlar.”
Evlat edinenin, evlatlığının kanuni mirasçısı olamayacağı emredici bir hükümdür.
Aksi sözleşme ile kararlaştırılamaz. Evlatlık, vasiyet yoluyla kendisini evlat edinene mal
bırakabilir. Evlat edinen, evlatlığının hiçbir kanuni mirasçısı olmasa dahi, mirasa iştirak
edemez ve böylece tereke Devlete geçer.
Evlatlık ve altsoyu, evlat edinene kan hışmı gibi mirasçı olurlar. Yargıtay 1. Hukuk
Dairesi bir kararında, “Evlâtlık ve altsoyu, evlât edinene kan hısımı gibi mirasçı
olacağından, evlâtlığın daha önce ölmüş olması, onun altsoyunun evlât edinene
mirasçı olmasına engel teşkil etmez.” diyerek, altsoyun mirasçılığının halefiyet ilkesi
gereği devam ettiğini vurgulamıştır.
Sonuç olarak, evlat edinme müessesi, hukukumuza ilk olarak 743 sayılı Türk Kanunu
Medenisi ile girmiştir. Bu müessese, 4721 sayılı Türk Medenî Kanunu ile yeniden
düzenlenmiştir. 743 sayılı Türk Kanunu Medenisine göre, evlât edinme hukukî niteliği
itibariyle bir sözleşme iken, 4721 sayılı Türk Medenî Kanunu’nun 315’inci maddesi ile
Mahkeme kararı ile kurulan bir ilişki haline getirilmiştir. Yeni Medeni Kanun ile evlat
edinme müessesesinde eskiye göre birçok yenilik yapılmış ve boşluklar olabildiğince
tamamlanmıştır.
KAYNAKÇA
1.https://dergipark.org.tr/tr/download/article-file/262718
2.https://dspace.ankara.edu.tr/xmlui/bitstream/handle/20.500.12575/28449/2495.pdf?
sequence=1&isAllowed=y
3. https://dergipark.org.tr/tr/download/article-file/23078