UNUTULMA HAKKI VE İFADE ÖZGÜRLÜĞÜ
UNUTULMA HAKKI VE İFADE ÖZGÜRLÜĞÜ
Unutulma hakkının kökeni ,20.yüzyıl Kıta Avrupası hukukuna dayansa da günümüzde sıklıkla internet ortamındaki veriler için gündeme gelmektedir. 20.yüzyılda bilgisayarın icat edilmesiyle başlayan teknoloji çağı ,ve bilgisayarın keşfini takip eden teknolojik gelişmeler başta sosyal hayat olmak üzere insan hayatında pek çok değişimi beraberinde getirmiştir. İnternet ,geleneksel kitle iletişim araçlarından farklı olarak büyük bir hızla genişlettiği etki alanı sayesinde toplumsal alanlarda sınırları ortadan kaldırmış,Bu durum ,Manuel Castells tarafından: Bireyler artık küresel ve yerel olarak örülmüş, birbiriyle bağ(ıntı)lı ağ toplumu içinde yaşamaktadır” cümlesiyle ifade edilmiştir. İnternetin neredeyse sınırsız veri depolama imkanı sunması ile kusursuz hafızası ve internette bilgiye erişimin oldukça kolay ve hızlı hâle gelmiş normal şartlarda toplumsal hafızadan silinecek olayları, üzerlerinden yıllar geçmiş olsa da ulaşılabilir ve bu bilgileri neredeyse unutulmaz kılmaktadır .İnternette yer alan ve uzun yıllar korunan bilgiler ,kişinin geçmişin izleri gölgesinde yaşamak mecburiyetinde kalmasına neden olmakta ,kişinin yeni bir hayat kurmasını engelleyerek toplumsal baskının yıkıcı etkileri altında yıpranmasına yol almaktadır.Unutulma hakkının ifade özgürlüğü ile çatışan yönü tartışma konusu olup,unutulma hakkının sınırı içtihatlar çerçevesinde büyük oranda belirlenmişse de ,somut olaya göre değerlendirme yapılması gerektiği vurgulanmıştır.
UNUTULMA HAKKI KAVRAMI
İngilizce literatürde right to be forgotten”, “right to erasure”, “right to oblivion” terimleriyle ifade edilen unutulma hakkı;kişisel verinin öznesi konumundan olan bireyin,hukuka uygun ve meşru olarak yayılmış olan ve kişinin güncel durumunu yansıtmayan bilgilerinin erişimden kaldırılmasını isteme hakkıdır.
Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun 25 17/06/2015, 2014/4-56 E, 2015/1679 K.sayılı kararında unutulma hakkı “üstün bir kamu yararı olmadığı sürece dijital hafızada yer alan geçmişte yaşanan olumsuz olayların bir süre sonra unutulmasını, başkalarının bilmesini istemediği kişisel verilen silinmesini ve yayılmasını önleme hakkı” olarak tanımlanmıştır. Karara konu olayda davacı, kamu görevlisi olarak çalıştığı kurumda ,aynı yerde çalışan bir başka kamu görevlisi tarafından sözlü ve fiziksel tacize uğramış, mağdur davacı olay hakkında şikayette bulunmuş ,yargılama sırasında olayı detaylarıyla anlatmış ve yargılama sonunda sanık ceza almıştır. Söz konusu taciz olayı ve karar,mağdur ve sanığın ismi rumuzlanmadan, altı ciltlik bilimsel çalışma ürünü olan kitapta yer almıştır. Yargıtay Hukuk Genel Kurulu ,söz konusu kitapta yer alan bu bilgilerin ,mağdurun unutulma hakkını ve özel hayatının gizliliğini ihlal ettiği gerekçeleriyle lehine manevi tazminat ödenmesi gerektiğine karar vermiştir.
Unutulma hakkı ile kişisel verilerin korunması hakkı birbiriyle ilişkili kavramlardır. Unutulma hakkını ayıran nokta, unutulma hakkına konu olan kişisel verilerin hukuka uygun olarak ele geçirilmiş ve yayılmış olmasıdır. Yargıtay ,kişisel veri kavramından kişinin kimliğini belirleyen veya belirlenebilir kılan ,kişinin niteliklerini ortaya koymaya elverişli ve kişi toplumda yer lan diğer bireylerden ayıran nüfus bilgileri ,adli sicil kaydı ,siyasi ,felsefi ,dini görüşü gibi gerçek kişiye ait her türlü bilginin anlaşılması gerektiğini vurgulamıştır .Kişisel veri, kimliği belirli ya da belirlenebilir gerçek kişiye ilişkin her türlü bilgidir.
Unutulma hakkı ,bireye kişisel verileri hakkında kontrol hakkı vererek bireyin geçmişinin kötü izlerinden kurtulmasını sağlamakta ,bireye hayatında yeni bir saya açma imkanı tanıyarak bireyin onurlu yaşaması ve kişiliğini serbestçe geliştirmesine imkan tanımaktadır. Bireyin kişisel verileri üzerinde serbestçe tasarrufta bulunması yetkisini tanıyan unutulma hakkı, geçmişte kalmış ancak tekrar gündeme gelmesi rahatsızlık uyandıracak kişisel verilerin kişi aleyhine kullanılmasının önüne geçilmesini sağlayarak bireyi sosyal, ekonomik ve mesleki anlamda karşılaşacağı zorluklardan ve uğrayabileceği zararlardan korumaktadır.Genel kabul unutulma hakkının bağımsız bir kişilik hakkı olduğu yönündeyse de , unutulma hakkını ,mahremiyet hakkının uzantısı olarak nitelendiren bir görüş de mevcuttur.
UNUTULMA HAKKININ TARİHSEL GELİŞİMİ
Unutulma hakkının başlangıçta eski hükümlülerin suçları bağlamında, adli sicil kayıtlarının silinmesi veya erişimden kaldırılması şeklinde ortaya çıkmıştır. 1973 yılında Lebavh kararında Alman Federal Anayasa Mahkemesi, eski bir suçlunun fotoğrafının ve adının bu suç ile ilgili belgeselde kullanılmasını, insan onuru ve kendi kaderini tayin hakkı kapsamında değerlendirmiş, suçluya yüklenen dezavantajların, suçun ciddiyeti veya kamu yararı ile orantılı olması gerektiği yönünde bir karar vererek, söz konusu suç ile ilgili bilgi alma hakkının, suçun güncelliğini yitirdikten sonra tekrar gündeme getirilmesinin kişilik hakkı ihlali oluğuna karar vermiştir.
“Unutulma hakkı”nın hukuk literatürüne kazandırılması ve uluslarası tanınırlık kazanmasına neden olan karar . Google İspanya kararıdır. Costeja González’in borçları nedenİyle malları haczedilmiş,mallara ilişkin açık artırma ilanları ilgili sitede saklanmış ve Costeja González’in İsmi Google üzerinden aratıldığında ilk çıkan sonucun bu ilanlar olduğu görüşmüştür. Costeja González unutulma hakkına dayanarak ,20 yılı aşkın süredir ilgili sitede saklanan bu ilanların yer aldığı bağlantının hacze ilişkin işlemlerin uzun süre önce tamamlandığı ,bunun ilanda yer almasının yararsız olduğu gerekçesiyle yapmış olduğu gerekçesiyle ilanların bağlantısının arama sonuçlarından kaldırılmasını talep etmiştir. ABAD, doğru olan bir bilgi hukuka uygun olarak yayımlanmış olsabile -somut olayda gazete haberi olarak-, zamanın geçmesiyle bu bilginin yayılmasının hukuka aykırı hâle gelebileceğine hükmetmiş, aramamotoru işletmecilerine, bu tür bilgileri içeren web sitelerine ilişkin bağlantıları arama sonuçlarından kaldırma yükümlülüğü getirilmiştir. ABAD’ın bu kararı üzerine Google, unutulma hakkına ilişkin başvurular için bir web formunu kullanıma açmış[5] ve ilk günde 12,000, bir ayın sonunda ise toplam 250,000 başvuru almıştır.G ünümüzde unutulma hakkı kapsamında web sitelerine yapılan başvuruların %80’inin bireysel kökeni olduğu bilinmektedir.
Türk litratüründe “unutulma hakkı” adı altında bir düzenleme bulunmamakla birlikte Anayasının çeşitli hükümleri ile bu hak korunmuş, Yargıtay ve AYM kararı unutulma hakkının tanınmasını sağlamıştır. Anayasanın ,“özel hayatın gizliliği” kenar başlıklı 20.madddesnin 3.fırkasında “herkesin, kendisiyle ilgili kişisel verilerin korunmasını isteme hakkı” düzenlenmiş ve bu hakkın , “kişinin kendisiyle ilgili kişisel veriler hakkında bilgilendirilmesi, bu verilere erişmesi, bunların düzeltilmesini veya silinmesini isteme ve amaçları doğrultusunda kullanılıp kullanılmadığını öğrenmeyi” kapsadığı ifade edilmiştir. TMK m. 23, “kimsenin hak ve fiil ehliyetlerinden kısmen de olsa vazgeçemeyeceğini, özgürlüklerinden vazgeçemeyeceğini veya onları hukuka ya da ahlâka aykırı olarak sınırlayamayacağını” düzenlemiş, TMK m24 ile “hukuka aykırı olarak kişilik hakkına saldırılan kişinin, hâkimden, saldırıda bulunanlara karşı korunmasını isteyebileceği” hüküm altına alınmıştır.
KVKK madde 7 “kişisel verilerin silinmesi, yok edilmesi veya anonim hâle getirilmesi” ne ilişkin düzenlemeler içerir. Kişisel Verilerin Silinmesi, Yok Edilmesi veya Anonim Hale Getirilmesi Hakkında Yönetmelik hükümlerine göre “kişisel verilerin silinmesi, bu verilerin ilgili kullanıcılar için hiçbir surette erişilemez, yeniden kullanılamaz hale getirilmesi”, “kişisel verilerin yok edilmesi, bu verilerin hiç kimse tarafından hiçbir surette erişilemez, geri getirilemez, yeniden kullanılamaz hale getirilmez.
İnternet Ortamında Yapılan Yayınların Düzenlenmesi ve Bu Yayınlar Yoluyla İşlenen Suçlarla Mücadele Edilmesi Hakkında Kanun gereği “internet ortamında yapılan yayın içeriği nedeniyle kişilik haklarının ihlal edildiğini iddia eden gerçek ve tüzel kişiler ile kurum ve kuruluşlar, içerik sağlayıcısına, buna ulaşamaması halinde yer sağlayıcısına başvurarak uyarı yöntemiyle içeriğin yayından çıkarılmasını veya doğrudan sulh ceza hakimine başvurarak içeriğin çıkarılmasını ve/veya erişimin engellenmesini isteyebilirler.”
1.İFADE ÖZGÜRLÜĞÜ
Anayasa Mahkemesi tarafından sadece ‘düşünce ve kanaate sahip olma’ özgürlüğünü değil aynı zamanda sahip olunan ‘düşünce ve kanaati (görüşü) açıklama ve yayma’, buna bağlı olarak ‘haber veya görüş alma ve verme’ özgürlüklerini de kapsayacak şekilse tanımlanan ifade özgürlüğü ;bireylerin serbestçe haber ve bilgilere, başkalarının fikirlerine ulaşabilmesi, edindiği düşünce ve kanaatlerden dolayı kınanamaması ve bunları tek başına veya başkalarıyla birlikte çeşitli yollarla serbestçe ifade edebilmesi, anlatabilmesi, savunabilmesi, başkalarına aktarabilmesi ve yayabilmesi anlamına gelir.
ULUSLARASI METİNLERDE İFADE ÖZGÜRLÜĞÜ
İfade özgürlüğü İnsan Hakları Evrensel Bildirgesi 19.madde ile güvence altına alınmıştır .Buna göre; herkesin kanaat ve ifade özgürlüğüne hakkı vardır; bu hak, müdahale olmaksızın kanaat taşıma ve herhangi bir yoldan ve ülke sınırlarını gözetmeksizin bilgi ve fikirlere ulaşmaya çalışma, onları edinme ve yayma serbestliğini de kapsar.
Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi m10/1 hükmü ile herkesin ifade özgürlüğü hakkına sahip olduğu belirtilerek ifade özgürlüğünün evrenselliği ve genelliği vurgulanmış, devletlerin radyo, televizyon ve sinema işletmelerini bir izin rejimine tabi tutmalarına engel olmamakla birlikte ifade özgürlüğünün kapsamı , ,kamu makamlarının müdahalesi olmaksızın ve ülke sınırları gözetilmeksizin, kanaat özgürlüğünü ve haber ve görüş alma ve de verme özgürlüğünü de içerecek şekilde belirlenmiştir
Uluslararası Medeni ve Siyasi Haklar Sözleşmesi’nde ifade özgürlüğü 19. ve 20. maddeleri kapsamında düzenlenmektedir.
MSH Sözleşmesi 19. Maddesi gereği herkes, kimsenin müdahalesi olmaksızın istediği düşünceye sahip olma ve fikirlerini açıklama hakkına sahiptir. Herkes, fikirlerini açıklama hakkına sahiptir; bu hak, evrenseldir ve herkesin ülkesel sınırlarına bağlı olmaksızın her çeşit bilgiyi ve fikri sözlü, yazılı ya da basılı biçimde, sanat eserleri biçiminde ya da kendi seçeceği herhangi bir başka biçimde araştırma, edinme ve iletme özgürlüğünü de içerir.Bu hakkın kullanılması, özel bazı görev ve sorumluluklarını da beraberinde getirir, bunlara bazı sınırlamalar da konulabilir; ancak, bu sınırlamaların yasalarda öngörülmüş olması ,başkalarının haklarına ve şöhretine saygı bakımından ve ulusal güvenliğin, kamu düzeninin ya da kamu sağlığının ve genel ahlakın koruması bakımından gerekli olması zorunludur.
TÜRKİYE CUMHURİYETİ ANAYASASI KAPSAMINDA İFADE ÖZGÜRLÜĞÜ
Türkiye Cumhuriyeti Anayasasında ifade özgürlüğüne ilişkin pek çok düzenleme mevcuttur. Anayasa’nın 25. ve 26.maddeleri bunların başlıcalarıdır.Anayasanın “Düşünce ve kanaat hürriyeti” başlıklı 25.maddesi ile herkesin düşünce ve kanaat hürriyetine sahip olduğu ve her ne sebep ve amaçla olursa olsun kimsenin, düşünce ve kanaatlerini açıklamaya zorlanamaz; düşünce kanaatleri sebebiyle kınanamayacağanı ve suçlanamayacağını düzenlemiştir.
Anayasanın “Düşünceyi açıklama ve yayma hürriyeti” başlıklı 26.maddesi ile ifade edildiği üzere Herkes, düşünce ve kanaatlerini söz, yazı, resim veya başka yollarla tek başına veya toplu olarak açıklama ve yayma hakkına sahiptir .Haber ve düşünceleri yayma araçlarının kullanılmasına ilişkin düzenleyici hükümler, bunların yayımını engellememek kaydıyla, düşünceyi açıklama ve yayma hürriyetinin sınırlanması sayılmaz.
İFADE ÖZGÜRLÜĞÜNÜN SINIRLANDIRILMASI
İnsan Hakları Evrensel Bildirgesi 29. maddesinin 2. fıkrasına göre;
“Herkes haklarını kullanırken ve özgürlüklerinden yararlanırken, başkalarının hak ve özgürlüklerinin tanınması ve bunlara saygı gösterilmesinin sağlanması ve demokratik bir toplumda genel ahlak ve kamu düzeniyle genel refahın gereklerinin karşılanması amacıyla yalnız yasayla belirlenmiş sınırlamalara bağlı olur.”
Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi 10.maddesinin 2.fıkrasına göre;
(2)Kullanılması görev ve sorumluluk yükleyen bu özgürlükler, demokratik bir toplumda, zorunlu tedbirler niteliğinde olarak, ulusal güvenliğin, toprak bütünlüğünün veya kamu emniyetinin korunması, kamu düzeninin sağlanması ve suç işlenmesinin önlenmesi, sağlığın veya ahlakın, başkalarının şöhret ve haklarının korunması, veya yargı gücünün otorite ve tarafsızlığının sağlanması için yasayla öngörülen bazı biçim koşullarına, sınırlamalara ve yaptırımlara bağlanabilir.
Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi m. 17’de, hakların kötüye kullanılması yasağı hükme göre:
“Bu Sözleşme’deki hiçbir hüküm, bir devlete, topluluğa veya kişiye, sözleşmede tanınan hak ve özgürlüklerin yok edilmesi veya bunların sözleşmede öngörülmüş olandan daha geniş ölçüde sınırlandırılmalarını amaçlayan bir etkinliğe girişme ya da eylemde bulunma hakkı verdiği biçiminde yorumlanamaz.”
MHS Sözleşmesinin 19.maddesinin 3. Fıkrasına göre; ifade özgürlüğü hakkının kullanılması özel bazı görev ve sorumluluklarını da beraberinde getirir. Dolayısıyla, bunlara bazı sınırlamalar da konulabilir; ancak, bu sınırlamaların yasalarda öngörülmüş olması ve;
- a) Başkalarının haklarına ve şöhretine saygı bakımından ve,
- b) Ulusal güvenliğin, kamu düzeninin ya da kamu sağlığının ve genel ahlakın koruması bakımından gerekli olması zorunludur.
MSH Sözleşmesinin 20.maddesini 2.fıkrasına göre;
AİHS ve AİHM’nin içtihatları incelendiğinde ifade özgürlüğüne çeşitli sınırlamaların getirilebileceği gözlenmektedir. AİHS kapsamında genel bir sınırlamaya yer verilmediği için devletler tarafından yapılacak sınırlamaların da dar yorumlanması gerekmektedir. Nitekim ifade özgürlüğüne getirilen sınırlamalar istisna niteliğinde olmalı ve demokratik toplumlarda temel amaç özgürlüklerin sağlanması olmalıdır.
İfade özgürlüğünün sınırlanabilmesi içim öncelikle bu sınırlamanın kanun veya diğer mevzuat hükümleriyle öngörülmüş olması gerekir. Sınırlamayı öngören hukuki düzenleme, açık ,öngörülebilir ve ulaşılabilir olmalı ve uluslararası sözleşmelerde sayılmış olan meşru amaçlara hizmet ediyor olmalı ve söz konusu sınırlama gerekli olmalıdır.
AİHS ve AİHM’nin oluşturduğu içtihatlar kapsamında “gereklilik”, “acil bir sosyal ihtiyaç” anlamına gelmektedir. Bunun değerlendirilmesi de Mahkeme tarafından taraf devletlere bırakılmış ve bu noktada sözleşmeci devletlere takdir hakkı tanınmış, ancak bu hak hiçbir zaman sınırsız bir hak olarak düzenlenmemiştir.
Türkiye Cumhuriyeti Anayasasının 13.maddesi ile temel hak ve özgürlüklerin sınırlandırılmasının çerçevesi çizilmiştir.
Temel hak ve hürriyetlerin sınırlanması
MADDE 13.- Temel hak ve hürriyetler, özlerine dokunulmaksızın yalnızca Anayasanın ilgili maddelerinde belirtilen sebeplere bağlı olarak ve ancak kanunla sınırlanabilir. Bu sınırlamalar, Anayasanın sözüne ve ruhuna, demokratik toplum düzeninin ve lâik Cumhuriyetin gereklerine ve ölçülülük ilkesine aykırı olamaz.”
13’üncü maddenin yeni şekline göre temel hak ve hürriyetlerin sınırlandırılmasının şartları şunlardır:
- Sınırlama kanunla olmalıdır.
- Sınırlama Anayasanın sözüne ve ruhuna uygun olmalıdır.
- Sınırlama anayasanın ilgili maddesinde belirtilen sebeplere bağlı olmalıdır.
- Sınırlama temel hak ve hürriyetlerin özlerine dokunmamalıdır.
- Sınırlama “demokratik toplum düzeninin gereklerine aykırı olmamalıdır.
- Sınırlama “lâik Cumhuriyetin gereklerine aykırı olmamalıdır.
- Sınırlamada ölçülülük ilkesine uygun hareket edilmelidir.
UNUTULMA HAKKININ KULLANILMA ŞARTLARI VE SINIRI
Unutulma hakkı kapsamında bir veriye erişimin engellenmesi ,verinin kaldırılması için bazı kriterlerin gerçekleşmiş olması ifade özgürlüğüne dayanaksız ve sınırı aşan nitelikte müdahalelerin önüne geçilmesi bakımından önemlidir. Kişilik hakkı değeri olan unutulma hakkı ile kişisel veri , geri dönülemez şekilde yayından kaldırılmakta ve ifade özgürlüğünü ve buna bağlı olarak basın özgürlüğü kısıtlanmış olmaktadır. Rosen, “unutulma hakkının gelecekte ifade özgürlüğü için önemli bir tehdit olduğunu, özellikle Kıta Avrupası ile Amerika Birleşik Devletleri (ABD)’nin, ifade özgürlüğü ve mahremiyet hakkına bakışlarındaki farklılığı derinleştirebileceğini” söylemiştir. Unutulma hakkının ifade özgürlüğünü kısıtlaması ,bir fikre göre kişi şöhret ve onurunu korurken başka bir fikre göre ifade özgürlüğünün kısıtlanmasını meşrulaştırır . AY m. 28 “basının özgür olduğunu, sansür edilemeyeceğini” belirtmiştir. Unutulma hakkının ,temel hak ve özgürlüklere zarar verme potansiyeli unutulmamalı ,ifade özgürlüğünün kısıtlanmasının önüne geçilebilmesi için unutulma hakkının kapsamı dar tutulmalıdır.
Yargıtay Hukuk Genel kurulu kararlarında unutulma hakkının sınırı, üstün kamu yararı olarak belirlenmiştir. Kamu yararı kavramı için kalıplaşmış bir tanım yapmak mümkün olmamakla birlikte, Anayasa Mahkemesi kararları ışığında kamu yararını ;bireysel, özel çıkarlardan ayrı ve bunlara üstün olan toplumsal yarar olarak tanımlamak mümkündür.
Örneğin, Yargıtay HGK, 12.6.2002 tarihli ve E. 2002/480, K. 2002/519 sayılı kararında , basının haber verme görevini yerine getirirken kullanacağı bu hakkın özel hukuk alanındaki sınırı; gerçeklik, güncellik, kamu yararı ve toplumsal ilgi, konu ile ifade arasında düşünsel bağlılık kurallarıdır. Haber verme hakkı bu sınırlar içinde kullanıldığı sürece hukuka uygun olduğunu belirtmişti. Karar gereği ,bu unsurlardan biri olan gerçeklik; verilen habere ya da anlatılmak istenen amaca uygun yapılması durumunda varlığı kabul edilmelidir. Diğer bir anlatımla gerçeklik, haberin ve bir olaya dayanan eleştiride yayının dayandığı olayın varlığının gerçek olması, gerçeğe uygun olmasıdır. Burada aranan gerçeklik ise somut gerçeklik olmayıp haberin verildiği andaki beliriş biçimine, görünürdeki gerçeğe uygunluktur. Yayının, ancak olayın maddi gerçekliği saptandıktan sonra verilebileceği kabul edilecek olursa, haber verme hakkı sınırlandırılmış olur. Çünkü maddi gerçeğin ortaya çıkarılması zaman alır. Gazeteci, maddi gerçeği araştırmak ve ortaya çıkarmak göreviyle yükümlü değildir.
ABAD ,Google-İspanya kararında değerlendirme yaparken ifade özgürlüğü ile özel hayata saygı hakkı arasında denge sağlamaya çalışmıştır.
Unutulma hakkı kapsamında bir veriye erişimin kaldırılması bazı koşulların gerçekleşmesi gerekir.Bu koşullar ,temel hak ve özgürlükler ile unutulma hakkı arasındaki çatışmada temel hal ve özgürlüklerin korunabilmesi açısından önemlidir. Unutulma hakkının kullanılabilmesi için,
– Kişisel veriyi barındıran olay veya durum , güncelliğini yitirmelidir. İnternet veri tabanında varlığını koruyan olay veya duruma ilişkin bilgilerin ,ne kadar zaman geçtikten sonra güncelliğini kaybetmiş sayılacağı somut olaya göre belirlenir. Nitekim güncellik , soyut bir kavram olup olay veya durumun güncel olup olmadığı olayın niteliğine ,yere, zamana, kişiye göre değişir.
-İçeriğin yayında kalmasında kamu yararı bulunmamalıdır. Kamu yararı bulunup bulunmadığı, olaya ve kişilere göre değişir. Nitekim toplum tarafından tanınan birine ilişkin içeriğin kamu yararı nedeniyle daha uzun süre yayında kalması gerekebilir.
Örneğin bir belediye başkanının yer aldığı usulsüzlük ile milletvekilinin yer aldığı usulsüzlük olaylarının kamu yararı değerlendirmesi yapıldığında aynı noktada olmadıkları açıktır.
-İçeriğin yayında kaldığı süre değerlendirilmelidir çünkü unutulma hakkı zaman unsurunu içinde barındırır. Unutulma hakkı kapsamında içeriğin silinmesi ya da erişimin engellenmesi için gereken süre somut olaya ve kişisel veri sahibinin yaşamına sosyal çevresine göre değerlendirilir. Makul süre,her olay bakımından farklıdır. Örneğin Yargıtay 19.Ceza Daire bir kararında, pek çok kişinin dolandırıldığı ve kamuoyunda “Ahtapot Çetesi” olarak bilinen soruşturma kapsamında yürütülen işlemler hakkında yapılan, 15 yıl önce hazırlanan ve halen yayında bulunan internet yayınının, haberin veriliş amacının kamuoyunu aydınlatmak olduğu, erişimin engellenmesi talep edilen haberin, toplum açısından güncelliğini ve kamuoyu ilgisini yitirmediği, bu haliyle yayınlanmaya devam eden haberin kişilik haklarını ihlal etmediği internet yayınlarının internet arşivinde kolaylıkla ulaşılabilir kılınması için gerekli haber ve bilgilendirme değerinin devam ettiği, bu bağlamda “unutulma hakkı” kapsamında değerlendirilmeyi zorunlu kılacak şartların oluşmadığı yönünde karar vermiştir. Aynı Ceza Dairesi bir başka kararında, 9 yıl önce işlenen suçun şüphelileri olan ve yargılama sonucu beraat eden şahısların isimlerinin “örgüt, fuhuş ve insan ticareti” gibi kelimelerin yanında anılmaya devam etmesinin, şeref ve haysiyetlerine karşı bir eylem olduğunu ,aradan geçen dokuz yıl sonra, haberin “güncellik” değerini yitirdiği, dolayısıyla haberin o tarihte “gerçeklik ve doğruluk” kriterlerini karşılamasının artık bir önemi kalmadığından habere erişimin engellenmesine karar verilmesi gerektiğine hükmetmiştir. Görülmektedir ki,somut olay ve şartlar dahilinde unutulma hakkının kullanılabilmesi için 9 yıl yeterli görülebilirken, 15 yıl süre yeterli görülmeyebilir.
– İçeriğin olgusal gerçekler ya da değer yargısı içerip içermediği ,öznesinin siyasetçi veya ünlü olup olmadığı, içeriğin tarihsel bilgi veya bilimsel veri niteliği taşıyıp taşımadığı gibi unsurlar önemlidir. . Unutulma hakkının ,kişinin maddi ve manevi varlığını korumayı amaçladığı göz önünde bulundurulmalı ,unutulma hakkının sınırı tek boyutlu,kalıplaşmış kıstaslara göre değil hem kamu hem kişisel verinin öznesi hem de hakkaniyet ölçeği kapsamında değerlendirilmelidir.
UNUTULMA HAKKI VE İFADE ÖZGÜRLÜĞÜ ÇATIŞMASI
Unutulma hakkı , kişinin manevi varlığının korunması ve yeni bir hayat kurabilmesi için gerekli görülmekte ise de öğretide ifade özgürlüğünün kısıtlanmasının meşrulaştırma aracı olarak nitelendirilmiş ve sıklıkla eleştirilmiştir.Unutulma hakkının sınırları belirlenirken yukarıda açıklanan kıstaslar çerçevesinde somut olaya göre değerlendirme yapılmalıdır.
Kişisel Verileri Koruma Kurulu, 8.12.2020 tarihli ve 2020/927 sayılı kararı ve benzer kararlarında unutulma hakkında kıstas olarak ; İlgili kişinin kamusal yaşamda önemli bir role sahip olup olmadığı, kişisel veri öznesinin reşit olup olmadığı, ilgili kişi kendisine ait bilginin doğru olup olmadığı ,arama sonuçlarında yer alan bilginin, ilgili kişi hakkında hakaret, onur kırıcı, iftira niteliği taşıyıp taşımadığı, arama sonuçlarında yer alan bilginin özel nitelikli kişisel veri (hassas veri) olup olmadığı, güncellik ve zaman, bilginin ilgili kişi hakkında önyargıya sebep olması, arama sonucunda yer alan bilginin ilgili kişi için risk doğurması, bilginin kişinin kendisi tarafından yayımlanıp yayımlanmadığı, orijinal içeriğin gazetecilik faaliyeti kapsamında işlenen verileri kapsayıp kapsamadığı ilgili kişiye ait bilgilerin yayımlanmasının yasal olarak zorunlu olup olmadığı, bilginin ilgili kişi hakkında ceza gerektiren bir suçla ilgili olup olmadığı kriterlerini kabul etmiş olsa da bu kriterlerin kriterler her somut olay özelinde değerlendirilmesi gerektiğini belirtmiştir.KVKK arama motoru indekslerinin kaldırılmasına ilişkin 2020/481 sayılı kararında ;ilgili kişinin arama motorları üzerinden kendi adı ve soyadı ile yapacağı bir arama sonucunda gösterilen sonuçların indeksten çıkarılmasına yönelik taleplerin değerlendirilmesinde, ilgili kişinin temel hak ve özgürlükleri ile kamunun söz konusu bilgiyi edinmesinden sağlayacağı menfaatler arasında bir denge testi yapılması, yarışan menfaatlerden hangisinin ağır bastığının gözetilmesi ve bu değerlendirme yapılırken öncelikli olarak aşağıda belirtilen linkte yer verilen açıklamaların dikkate alınması ancak bu konudaki şikâyetlerin değerlendirme sürecinde dikkate alınacak kriterlerin bunlarla sınırlı olmayacağı, her somut olay özelinde Kurulca ilave ölçütlerin de gündeme gelebileceğini ifade etmiştir.
Kişisel Verileri Koruma Kurulunun 8.12.2020 tarihli ve 2020/927 sayılı karara konu olayda başvuranın üniversitede öğretim üyesi olarak görev yaptığı, görev yapmış olduğu bölümde akademik kadro ilanı verildiği, kadro için sınavların usulüne uygun şekilde yapıldığı ve kadro için aile yakınının sınavlarda başarılı olduğu, ancak sosyal medyada bu kadro işe alımı ile ilgili doğru olmayan haberlerin yapıldığı ve üniversitenin tepkiler üzerine soruşturma başlattığı, soruşturma sonucunda bir usulsüzlük olmadığının üniversite tarafından tespit edildiği, haberlerin kaldırılması talebi ile arama motoruna başvuruda bulunduğu ancak arama motoru tarafından URL’ler hakkında herhangi bir işlem yapılmamasına karar verildiği ve ilgili kişinin kaldırma talebini söz konusu siteyi kontrol eden web yöneticisine gönderebileceği bilgisinin tarafına iletildiği, dolayısıyla arama motoru tarafından ilgili kişinin talebinin karşılanmadığı, bu kapsamda yapılan haberlerin aile yakınının ve kendisinin kamuda görev yapmasını ve hayatını olumsuz yönde etkilediği belirtilerek söz konusu içeriklerin arama motorunda indekslenmeyecek şekilde teknik düzenlemeye tabi tutulması talep edilmiştir.
İlgili kişinin kamu üniversitesinde görev yapmakta olduğu, başvuru konusu hususlarda ilgili kişinin aile yakınının işe alınması ile ilgili usulsüzlük iddiaları sonucunda üniversite tarafından soruşturma açıldığı bilgisinin doğru olduğu, söz konusu bağlantılarda yer alan haberin ilgili kişinin çalışma yaşamına ilişkin olduğu ve ilgili kişinin hâlihazırda aynı işi yaptığı, bilgilerin özel nitelikli kişisel veri niteliği taşımadığı, yapılan haberlerin 2020 tarihli olduğu, dolayısıyla güncel olduğu, bilginin kişi açısından risk doğurmadığı ve içeriklerin gazetecilik faaliyeti kapsamında değerlendirilebileceği, öte yandan, bilginin kişi hakkında ön yargıya sebep olabileceği ancak bunun kanıtlanabilir nitelikte olmadığı, ilgili kişiye ilişkin bilgilerin yayınlanmasında yasal zorunluluk bulunmadığı, bilginin kişinin kendisi tarafından yayımlanmadığı, bilginin ceza gerektiren bir suçla ilgili olmadığı hususları göz önünde bulundurularak ilgili kişi hakkında yayınlanan içeriklerin arama motorundan kaldırılması yönündeki talebine ilişkin olarak veri sorumlusu tarafından yapılan işlemin 23.06.2020 tarih ve 2020/481 sayılı Kurul Kararı ekinde yer alan kriterler açısından yerinde olduğuna, bu kapsamda söz konusu şikayet ile ilgili olarak Kanun kapsamında tesis edilecek bir işlem bulunmadığına karar verilmiştir.
SONUÇ
Dijital çağ ve internet kullanımının yaygınlaşması ,bu durumun verilerin uzun yıllar saklanmasıyla unutulmasını neredeyse imkansız hale getirmesi ve bu verilere erişimin kolaylığı, kişilerin maddi ve manevi varlıklarını koruyarak ,geçmişlerinden sıyrılıp yeni bir hayata başlamalarına engel olmakta , seneler içinde kendisi değişse de toplum nezdindeki intibasını değiştiremeyen bireyler toplumsal yaşamdan dışlanma tehlikesiyle karşı karşıya kalmaktadır. Unutulma hakkı özellikle suç işleyen bireylerin yeniden topluma kazandırılması ,kişisel verilerin korunması bakımından önemlidir. Ancak unutulma hakkı ,ifade özgürlüğü ile çatışan bir hak olması nedeniyle öğretide ,özellikle ifade özgürlüğüne verilen önem yasalarından açıkça anlaşılan Amerikan doktrininde sıklıkla eleştirilmektedir. Bu konuda Kişisel Verileri Koruma Kurulu ,Yargıtay ve Anayasa mahkemesi kesin kriterler belirlememiş olup ,somut olay nezdinde değerlendirme yapılması gerektiğini vurgulamaktadır. Unutulma hakkı son yıllarda gündemde olup, değişen dünya düzeni ile önemi artacak ,bu konuda hak ihlallerinin önüne geçmek için yasal düzenleme ve bilimsek çalışmalar yoğunluk kazanacaktır. Unutulma hakkına yönelik talepler ,Sulh Hukuk Mahkemeleri nezdinde ileri sürülebilir ve hak kayıplarının önlenmesi için bu konuda bilgi sahibi olunması kişisel hayatın mahremiyetinin korunması için önemlidir.