MİRAS İSTENİLEN KİŞİ VEYA KURULUŞA BIRAKILABİLİR Mİ?
MİRASIMIZI İSTEDİĞİMİZ BİR KİŞİYE VEYA KURULUŞA BIRAKABİLİR MİYİZ?
Türk Medeni Kanunu’na göre mirası çeşitli ölüme bağlı tasarruf veya sağlar arası kazandırma yollarıyla devredebilme hakkı kişilere tanınmıştır. Ancak istisnai olarak düzenleme getirilmiş ve miras bırakanın belli derecedeki yakınları, mirasbırakanın malında belli oranda saklı pay sahibi olarak tanımlanarak kanunen korunmuştur. Saklı pay; mirasbırakana yakınlıkları olan belli kişilerin mirasbırakanın terekesinde bir hakka sahip olması gerektiği düşüncesine dayanılarak kanunen düzenlenmiş bir başlıktır. Mirasbırakanın kendi terekesi üzerinde serbestçe tasarruf etme yetkisi belli mirasçılar lehine sınırlanmış ve bu mirasçılar korunmuştur. Mirasbırakan terekenin bu oranı üzerinde tasarruf edemez. Kanunen öngörülen ve mirasbırakanın tasarruf edemeyeceği paylara saklı pay denir. Bunlara sahip olanlara da saklı paylı mirasçı denir. Saklı paylar, saklı paylı mirasçıların miras paylarının kanunda öngörülen oranlarıdır. Bu düzenleme ile bir kimsenin mirasını dilediği şekilde başkasına veya başka bir kuruluşa devredebilme hakkı sınırlandırılmıştır.
Türk Medeni Kanunu’nun “Tasarruf edilebilir kısım” başlıklı 505. Maddesinde: “Mirasçı olarak altsoyu, ana ve babası veya eşi bulunan miras bırakan, mirasının saklı paylar dışında kalan kısmında ölüme bağlı tasarrufta bulunabilir. Bu mirasçılardan hiçbiri yoksa, mirasbırakan mirasının tamamında tasarruf edebilir.” Denilerek mirasbırakanın dilediği şekilde mirasından tasarrufta bulunma hakkını sınırlandırılmıştır. Devamındaki maddede ise saklı paylı mirasçılar tek tek sayılmış ve hangi oranda saklı paya sahip oldukları belirtilmiştir. “Saklı pay aşağıdaki oranlardan ibarettir: Altsoy için yasal miras payının yarısı, Ana ve babadan her biri için yasal miras payının dörtte biri, Sağ kalan eş için, altsoy veya ana ve baba zümresiyle birlikte mirasçı olması hâlinde yasal miras payının tamamı, diğer hâllerde yasal miras payının dörtte üçü.” Bu maddeden şu sonucu çıkarmalıyız ki saklı paylı mirasçılar yasal mirasçıların tamamını kapsamamaktadır. Zira saklı paylı mirasçılar alt soy, ana baba ve eş ile sınırlı olarak belirlenmiş olup büyük anne ve büyük baba veya diğer yasal mirasçılar saklı paylı mirasçı olarak tanımlanmamıştır. Mirasbırakan mirasçılarının saklı payları üzerinde tasarrufta bulunamaz. Ancak istisnai olarak, haklı gerekçelerle mirasçılıktan çıkarılmış olan mirasçıların saklı payı üzerinde mirasbırakan dilediği şekilde tasarrufta bulunabilir. Türk Medeni Kanunu’nun 510. Maddesinde sayılan nedenlerden birisi gerçekleştiğinde mirasbırakan saklı paylı mirasçısını mirasçılıktan çıkararak saklı payı üzerinde dilediği gibi tasarrufta bulunabilecektir: “Aşağıdaki durumlarda mirasbırakan, ölüme bağlı bir tasarrufla saklı paylı mirasçısını mirasçılıktan çıkarabilir: 1. Mirasçı, mirasbırakana veya mirasbırakanın yakınlarından birine karşı ağır bir suç işlemişse, 2. Mirasçı, mirasbırakana veya mirasbırakanın ailesi üyelerine karşı aile hukukundan doğan yükümlülüklerini önemli ölçüde yerine getirmemişse.” Türk Medeni Kanunu’nun 511. Maddesinde ise: “Mirasçılıktan çıkarılan kimse, mirastan pay alamayacağı gibi; tenkis davası da açamaz. Mirasbırakan başka türlü tasarrufta bulunmuş olmadıkça, mirasçılıktan çıkarılan kimsenin miras payı, o kimse mirasbırakandan önce ölmüş gibi, mirasçılıktan çıkarılanın varsa altsoyuna, yoksa mirasbırakanın yasal mirasçılarına kalır. Mirasçılıktan çıkarılan kimsenin altsoyu, o kimse mirasbırakandan önce ölmüş gibi saklı payını isteyebilir.” Denilerek saklı paylı mirasçının mirasçılıktan çıkarıldığı durumlarda mirasbırakanın saklı pay üzerinde tasarrufta bulunabileceği ancak bulunmadığı durumlarda mirasçılıktan çıkarılan yokmuş gibi onun payının mirasbırakandan önce ölmüşçesine altsoyuna intikal edeceği anlaşılmaktadır. Bu durumda dikkate alınması gereken diğer bir husus ise; saklı paylı mirasçı mirasçılıktan çıkarıldığı vakit, mirasbırakan mirası üzerinde dilediği gibi tasarrufta bulunabilecektir. Zira mirasçılıktan çıkarılan kimsenin alt soyunun saklı payı olmayacağından bu durumda saklı payı gerekçe göstererek tenkis davası da açamayacaktır. Türk Medeni Kanunu’nun 560. Maddesinde: “Saklı paylarının karşılığını alamayan mirasçılar, mirasbırakanın tasarruf edebileceği kısmı aşan tasarruflarının tenkisini dava edebilirler…” denilerek saklı payı olmayan mirasçıların mirasbırakanın tasarruf edebileceği kısmı aşan bir tasarrufta bulunması halinde tenkis davası açamayacağını göstermektedir.
Konu ile ilgili, Yargıtay 1. Hukuk Dairesi’nin 2021/7645 esas sayılı 2021/6021 karar numaralı 25.10.2021 tarihli kararında: “…tenkis (indirim) davası, miras bırakanın saklı payları zedeleyen ölüme bağlı veya sağlar arası kazandırmaların (bağış) yasal sınıra çekilmesini amaçlayan, öncesine etkili, yenilik doğurucu (inşai) davalardandır. Tenkis davasının dinlenebilmesi için öncelikli koşul; mirasbırakanın ölüme bağlı veya sağlar arası bir kazandırma işlemi ile saklı pay sahiplerinin haklarını zedelemiş olmasıdır. Saklı payların zedelendiğinden söz edilmesi ise kazandırma konusu tereke ile kazandırma (temlik) dışı terekenin tümüyle bilinmesiyle mümkündür. Tereke mirasbırakanın ölüm tarihinde bırakmış olduğu malvarlığı kıymetleri ile iadeye ve tenkise tabi olarak yaptığı kazandırmalardır. Bunlar terekenin aktifini oluşturur. Mirasbırakanın borçları, bakmakla yükümlü olduğu kişilerin 743 sayılı Kanun uygulanacaksa bir aylık 4721 sayılı Kanun uygulanacaksa üç aylık nafakası, terekenin defterinin tutulması, mühürlenmesi, cenaze masrafları gibi giderler de pasifidir. Aktiften belirtilen borçların indirilmesi net terekeyi oluşturur. Tereke bu şekilde tespit edildikten sonra mirasın açıldığı tarihteki fiyatlara göre değerlendirilmesi yapılarak parasal olarak miktarının tespiti gerekir. (TMK m.565) Miras bırakanın TMK’nin 564. maddesinde belirlenen saklı paya tecavüz edip etmediği bulunan bu rakam üzerinden hesaplanır. Tasarruf oranı aşılmış ise tasarrufun niteliğine göre icap ederse kazandırma işleminde, saklı payları zedeleme kastının bulunup bulunmadığı objektif (nesnel) ve sübjektif (öznel) unsurlar dikkate alınarak belirlenmelidir. Zira tasarruf oranını aşan her kazandırmada saklı payları zedeleme kastının varlığından söz edilemez. Mutlak olarak tenkise tabi tasarruflarda (ölüme bağlı tasarruflar veya TMK’nin 565. maddesinin 1, 2 ve 3 bentlerinde gösterilenler) veya saklı payın ihlal kastının varlığı kesin olarak anlaşılan diğerlerinde özellikle muayyen mal hakkında tenkis uygulanırken TMK’nin 570. maddesindeki sıralamaya dikkat etmek davalı mahfuz hisseli mirasçılardan ise aynı Kanunun 561. maddesinde yer alan mahfuz hisseden fazla olarak alınanla sorumluluk ilkesini gözetmek, dava konusu olup olmadığına bakılmayarak önce ölüme bağlı tasarruflarla davacının saklı payını tamamlamak, sonra sağlar arası tasarrufları dikkate almak gerekir. Bu işlem sırasında dava edilmeyen kişi veya tasarrufların tenkisi gerekeceği sonucu çıkarsa davacının onlardaki hakkını dava etmemesinin davalıyı etkilemeyeceği ve birden çok kişiye yapılan teberru tenkise tabi olursa 563. maddede yer alan, alınanla mütenasip sorumluluk kuralı gözetilmelidir…” denilmektedir. Bu durumda bir kimsenin mirası üzerinde dilediği gibi tasarrufta bulunabilmesi için öncelikle saklı paylı mirasçılarının haklarını saklı tutarak geri kalan malları üzerinden bağışlama yoluna gidebilir. Veya bir kimse haklı bir nedenden dolayı saklı paylı mirasçılarını mirasçılıktan çıkarır ve yine saklı pay üzerinde dilediği gibi bir tasarrufta bulunabilir. Bunun dışında bir kimsenin saklı paylı mirasçıları yokmuş gibi tüm malvarlığı üzerinde tasarrufta bulunması imkânı yoktur.